Travmatik deneyimler, farklı nedenlerden kaynaklanabilir. Örneğin, fiziksel/duygusal/cinsel istismarlar, taciz, tecavüz, şiddet, işkence gibi yaşantılar, insanda derin izler bırakabilir. Bu gibi yaşantıların ardından bazı kişiler bu yaşantının kendi hayatı üzerindeki etkilerini zaman içerisinde toparlayabilir ancak bazı kişiler için travmatik deneyimin etkileri uzun yıllar boyu, sanki o yaşantıyı tekrar tekrar yaşıyormuş gibi hissettirecek kadar yoğun bir sıkıntı ile yaşanmaya devam edebilir. Hatta, birtakım kabuslar, flashback denilen travmatik deneyime ilişkin tekrarlayıcı anlık hatırlamalar, tedirginlik, uykusuzluk, travma yaşantısını hatırlatacak ipuçlarından kaçınma (renk, koku, mekan vb.), irkilme gibi deneyimler ile görülebilir. Travma, kişiye içinde bulunduğu dünyanın güvensizliğini fısıldar durur. Gelecek, dünya, insanlar tehlikeli, güvensiz, zarar verici göründüğü için kişi hayata katılmada geri durabilir, gelecek planları yapmakta zorlanabilir, insan ilişkileri etkilenebilir.
Travma, hafıza üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Yaşanan olay(lar)ı kişi her hatırladığında, travma, hafıza üzerinde bazı illüzyonlar yapar. Kişi yalnızca travmanın etkilerini hatırlar. Travma sırasında kişi, maruz kaldığı travmatik yaşantıyı durdurmak, engellemek veya engelleyemediği durumda etkilerini azaltmak için yaptıklarını yani travmaya verdiği tepkileri genelde hiç hatırlamaz. Travmanın hafıza üzerindeki etkileri (yani travmanın yalnızca etkilerinin hatırlandığı, kişinin travmaya verdiği tepkilerinin silindiği) nedeniyle kişi kendisini güçsüz, tepkisiz, hiçbir şey yapamamış gibi hisseder ve çoğu zaman da bu durumun bir uzantısı olarak kendisini suçlayabilir. Mesela, “neden tepki vermedim?”; “Neden hiçbir şey yapmadım?”; “Neden kendimi korumadım?”; “Neden yardım istemedim?” gibi kendisini hedef alan suçlayıcı sorular sorabilir. Kendisini “korunmasız”; “savunmasız”; “zarara açık” hissedebilir. Ancak, “hiç kimse pasif bir travma alıcısı değildir”! Yani, travma yaşayan herkes mutlaka travmaya tepki olarak belirli adımlar atmıştır. Neden mi? Çünkü, kişi değer verdiği şeyler ile bağlantısını koparmamak için mutlaka çaba sarf eder. Bazen bu çaba ilk bakışta göze çarpmayacak kadar silik olabilir. Bu nedenle, psikoterapi sürecinde, travmanın etkileri üzerine çalışırken, yarı hafızanın tamamlanmasına odaklanmak oldukça önemlidir. Psikoterapist bu çabayı, travmaya verilen tepkileri keşfetmek için danışanla iş birliği kurar. Kişinin verdiği tepkileri görünür kılmak, travma ile baş etmesini sağlar.

