Takıntılar

Zihnimiz, ağırlamaktan memnun olduğumuz, yüzümüzü güldüren düşüncelerin yanı sıra, davetsiz misafir gibi çağrılmadan gelen, bizim değerlerimizi ve tercihlerimizi yansıtmayan, hatta bazen tam tersi olan düşünceleri de içerisinde barındıran bir misafirhane gibidir. Misafirliğinden hoşnut olduğumuz düşünceler bize iyi gelirken, “bu da nereden çıktı?” dediğimiz, istem dışı, kendiliğinden gelen birtakım düşünceler ile yüz yüze bakmaktan, onları karşımızda görmekten rahatsızlık duyabiliriz. Bu istemsiz düşüncelerin içeriği çok çeşitli olabilir. Mesela, kirlenme, zarar verme, dini, cinsel içerikli rahatsız edici düşünceler vb. olabilir.

Genelde, bu rahatsız edici düşüncelerden mustarip kişiler, bu düşünceleri, “takıntılı düşünceler” olarak görebiliyor. Ancak, sorun olan bu davetsiz düşüncelerin gelmesi değildir; sorun, bu düşüncelere yüklenen anlamdadır. Kişi, “neden bu düşüncelere sahibim?” diye kendisine sorduğunda, kendisini bu düşüncelere sahip olduğu için kötü hissettiğinde problem kişinin hayatında etkili olmaya başlar. Bu düşüncelerle aynı anda aynı odada bulunma duygusu öyle sıkıntılıdır ki, kişi bu sıkıntıyı gidermek için harekete geçerek bir şeyler yapabilir. Bu düşüncelerin rahatsız ediciliğini azaltmak için yaptıkları, kişiye o an için bir nefes aldırır ancak sonrasında bu rahatsızlık hissi geri gelir. Süreğen rahatsızlık hissi birtakım yineleyen davranışlar ile azaltılmaya çalışılır. Bu döngü birbirini takip eder. Bir süre sonra, kişi bu düşünceleri düşündüğü için hissettiği sıkıntılar ile bu sıkıntıları azaltmak için tekrarladığı davranışların gitgide artması nedeniyle hissettiği yorgunluk, tükenmişlik ve bitkinlik duyguları arasında sıkışıp kalır. 

Takıntılar, en çok da insanın kendisine şefkatle yaklaşma duygusunu elinden alır. Yaptığı her şeyi eleştirir. Kişinin hayatının kontrolünü katı kurallarla eline alır ve yönetir. Bu despotça tavrın altında kişi kendisini devamlı sorgular, hatalarını, eksiklerini, yanlışlarını bulmak ödevine adar. Bu düşüncelerin talep ettiği, o an onu susturacak ama az sonra yine ortaya çıkmasını engelleyemeyecek olan davranışları yapmaya devam etmek, bu kısır döngüyü besler. Tıpkı bir şeyler ile ilgili kişiden talepte bulunan, talebi karşılandığı takdirde kendisini rahat bırakacağına söz veren ama istediğini aldıktan hemen sonra sözünden dönen ve tekrar talepte bulunan, hatta bu defa daha da fazlasını isteyen biri gibi olan takıntıların önünü kesmenin tek yolu ona istediğini vermemektir. Takıntıların kişiden istediklerini yapmaya devam etmemek, kişiyi bu kısır döngüden kurtarır. Psikoterapi sürecinde takıntıların bu kısır döngüsünden nasıl çıkılabileceği, danışan ve terapist iş birliği ile keşfedilir.

Bir yorum bırak